31 Temmuz 2012 Salı

EAGLE THE DREAMER’S JOURNAL WITH THE OTHERS...



Böyle hani arkadaş ortamında tanışırsın ve sonra bir tane özeli çıkardı ve onunla her zaman birlikte olacağını zannedersin ya çocukluğunda. İşte ben de o zamanlardaki gibi olacak sanmıştım ve şamanların ruhsal hayvanlarını içlerine soktukları gibi içime sokmuştum onu. Öyle ki haftada en az 3 gün görüşür olmuştuk. Bu da ayrı bir destekliyordu o çocuksu heyecanı J

Tanıştığımız günden beri, Avustralya’ya taşınabilirim falan derdi; ama buna ne o derinden inanırdı o zamanlar ne biz. Belki de hiçbirimiz de inanmak istemezdik bu da varL Taaa ki 14.07.2012’ye kadar, sanki bir parçamı kaybetmiştim ya da böyle hayati bir organımızı almışlar gibi hissettik. AT en incesinden titretti sesini, AY ise kendini gizledi bulutların arkasına; ama hayat devam ediyordu, hem o tepelerde süzülen cesur, güçlü, yırtıcı ve muhteşem kartal için, hem de diğerleri için. Ayrılık vakti geldiğinde kendi duygusal modumdan çıkmak zorundaydım. Şimdi yazdığım kadar cesur davranamadım orada. Onu kucakladım ve içime çok kuvvetlice bastırdım. O da bırakmak istemezcesine sarmıştı beni. Ağlamadım, aslında ağlamanın bana çok yakıştığını ve çok güzel ağladığımı söylerdi AT; ama orada değil J Uçacak bir kartalı üzmemek adına ağlamadım. Ayrıldım ve yol boyunca kendimi koşu bandında hissettim. 10 dklık evimin yolu kilometreler gibi geldi ve tüm anılarımız birlikte bir film şeridi gibi gözlerimin önünden aktı gitti…



O gitti; ama bendeki izleri halen daha bıraktığı gibi devam etmekte, kendimle ilgili yaşadığım en büyük değişimleri ve farkındalıkları “Eagle The Dreamer’a” borçluyum. Bana tuttuğu ışık o kadar güçlüydü ki, halen daha en karanlık zamanlarımda beni aydınlatması için kullanırım onu… Bu kadar zaman sonra yazmaya karar vermemi sağlayan şeyde o ışıktır aslında… 


Belki çok klasik bir şey olacak; ama onun gidişi aslında bu günlüğün başlangıcı oldu. Evet bir günlük yazmaya karar verdim; ama bu diğerlerinden farklı bir günlük olacaktı. Benim kalemimden başkalarının hayatlarını anlatan bir günlük. Eksik parçalar da beni tetikleyecek bir defter ve konuydu, AT defteri, KARTAL ise konuyu bahşetti bana;) Artık her gün dolup taşan hikayeler burada can bulsun… 
Adı da EAGLE THE DREAMER’S JOURNAL WITH THE OTHERS…

Minnet Borçlu Olduğum
Eagle The Dreamer ve Horse
By Moon The Leader... 


6 Haziran 2012 Çarşamba

DEĞİŞİM SENİN BAŞLAR!!!

“Değişim seninle başlar, sen değişirsen evrende değişir” . Dedi bir arkadaşım ve meslektaşım. O güne kadar hep değişim kelimesinden bahsederim; ama hiç bende bu kadar büyük bir farkındalık uyandırmamıştı bu kelime. Sanırım cümlenin de gücü, arkadaşımın da enerjisi buna çok büyük bir katkıda bulundu.
Başıma gelen her olumlu ve olumsuz durumlarda hep kendime sanırım değişim geçiriyorum derdim; ama hiç bu kadar fazla ve derinden düşünür olmamıştım. Sanırım kelimelere yüklediğimiz tanımlar burada  anlam kazanıyorlar. Değişim kelimesi ile birlikte hayatımda yapmak isteyip de yapamadığım her şey bir anda film şeridi gibi önümden geçmeye başladı. Oturdum ve hemen liste yapmaya başladım. Son zamanlarda geçirdiğim zor zamanlarımı biraz olsun dindir bu liste ve hemen de koyulmuşum yapmaya ;) Meğer ne kadar da hazırmışım değişmeye bir de bunun farkına vardım.
Yaz ayında kendimi geçindirecek bir iş ve sosyal anlamda kendimle ve listemle ilgileneceğim bir takvim yaptım. ( Her zaman ajanda ve takvimle çalışırım ) Bunu yaparken, sanata, modaya, kitaplara ve fotoğraflara ne kadarda ilgili olduğumu hatırladım. Yazmak için hep bahane arardım. Şimdi bir sürü sebep buldum. Böylelikle blogumla da ilgilenebileceğim. Yazılarımla ve paylaşımlarımla belki de bir sürü insana ulaşacağım, kim bilir belki de onlarda – arkadaşımın bende yarattığı farkındalıklar gibi – farkındalıklar yaratacağım. Bu yaz bol bol. Blogum da Moda, sanat, film, müzik, kitap, koçluk ve içsel yolculuklar ilgili yazılar yazacağım. Ben paylaştıkça büyüğen ve büyüdükçe paylaşan bir adamım.
Bu değişim yolculuğumda hepinize benimle birlikte keyifli yolculuklar diliyorum.

Sevgiler…

8 Haziran 2011 Çarşamba

Kalbimin Yazısı


Hani insana mükemmel enerji veren ve yerinden zıplatan durumlar vardır ya. İşte ben bugün onun tam 10 katını yaşadım. Meslektaşlarım, Melek, Füsun ve Seda tabi kız kardeşimin lezzetli yemekleri eşliğinde mükemmel bir buluşma yaptık evimde. Tabi buluşma farkındalığı yüksek insanlar hele bir de YAŞAM KOÇLARI ile oluyorsa oradaki aura sanırım tüm mahalleyi etkilemişdir.

Harika paylaşımlarda bulunduk. Kendi deneyim ve fikirlerimizi paylaştık. Bir kez daha birbirimize kalbimizi saf ve duru halini gösterdik. Sanırım bizi bu denli yakın kılan şeyde bu. Melek’in eve girişinden itibaren üzerinde enerjisini ve ışığını bize yansıtması aslında bir nevi bu güzel anların olacağı sinyalini vermişti. Füsun’un harika yazıları, Dilara’nın yemekleri, Seda’nın yaratıcılık alanındaki kendini geliştirme planları ve tabi benim onlara olan sevgi ışığımda üstüne cabası oldu sanırım.

Anlayacağınız harika bir akşam geçirdik. Dostlarım evimden ayrılırken yapmış olduğumuz serominin kül kokusu biraz dinginliğime ve iç sesimi dinlemeye itti beni ve oturup bu yazıyı yazmaya karar verdim. Anı yaşıyorum yani. Kelimelere ve cümlelere ilk defa hükmetmiyorum. Silmiyorum ve düşünmüyorum kalbimin istediği şeyleri, iç sesim sayesinde yazıyorum. Bir kez daha bir şeyin farkına vardım bu akşam. Geçmişten sadece çok kısa bir şekilde bahsettik hep gelecek odaklı konuşmalar yaptık. Listeler bile yaptık. Sanırım geleceğimiz ve hayat amacımıza hizmet edecek güzel planlar da planladık ve ilk tohumlarını sergiledik. İşte ben bunun mutluluğunu ve enerjisini yaşıyorum şuanda. Yarın yapacak olduğum iki seansıma hazır, danışanlarıma en farklı halimle gideceğim ve onların kendi kalplerini dinlemelerine tanık olacağım. İşte anı yaşamak bir nevi gelecekteki planlarınız ve hayat amacınız için küçükte olsa bir adımmış. Ben bir kez daha bunu gördüm.

Şimdi oturup düşünmeyin, sadece ana odaklanın ve kalbinizin sesini dinleyin. Kalbiniz sizin için ne diyor? Dediklerine saygı duyun ve büyük bir çoşku ile kucaklayın. Kötü de olsa ona kucak açın mutlaka size göstereceği güzel ( iyi ) bir şey vardır. Bir de hayatınızda yeni şeyler için yer açın tüm eskileri atın ve hayatınızdan çıkarın.

Tüm kalbimle hepinizi kucaklıyorum…

7 Haziran 2011 Salı

EĞER

Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü
ve bunun sebebini senden bildikleri zaman
sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen;

Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir
ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen;

Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan
veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen,
ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan,
bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen;

Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan,

Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen,

Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır
ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen;

Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından
ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen,
ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür
ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen;

Eğer bütün kazancını
bir yığın yapabilir
ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen;
ve kaybedip yeniden başlayabilir
ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen;

Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile
işine yaramaya zorlayabilirsen
ve kendinde 'dayan' diyen bir iradeden
başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen;

Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen,
ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen;

Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse;

Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen;

Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı,
altmış saniyede koşarak doldurabilirsen;

Yeryüzü ve üstündekiler senindir

Ve dahası

sen bir İNSAN olursun oğlum...

Rudyard Kipling

24 Şubat 2011 Perşembe

Çekim Yasasına Güvenin


Bugün çekim yasasının ne kadar işe yaradığını bir kez daha gördüm. Gerçekten ne istediğinizi evrene söyleyin ve “bırakın evren sizin için yapsın” metodunu sakın unutmayın. Size kısaca bugün başımdan geçen olayı anlatmak istiyorum;

Koçluk seansımın dönüşünde biraz canımı sıkan bir şeyler karşılaştım. Ne mi? Yanlış banka kartımı almıştım ve hiç param yoktu. Yani sadece akbille eve gidecektimJ ; ama o günkü planlarım arasında çok sevdiğim bir çikolata (Intense), starbucks’tan 1 fincan kahve, istediğim dergilerim ve birkaç sıradan alışveriş yapmak vardı.

Paramın olmayışından çok istediğim şeyleri, istediğim zaman yapamamanın verdiği bir rahatsızlıktı bu; sonra derin bir nefes aldım ve eve gittiğimde sadece çikolatayı alırım diye düşünmüştüm (inanın canım en çok bunu çekiyordu). Otobüsten indim ve sadece duraktan 10 adım uzaklaştığım sırada karşımda bir bayan standın başında ve Intense çikolatasını bedava tanıtım amaçlı dağıtıyor. Hayatımdaki en özel günlerden biri olarak takvimimde yıldızladım bugünüJ

Görüyorsunuz, sadece bir şeyi gerçekten isteyin, hatta canınız çeksin o şeyi ne olursa olsun sınırlamayın kendinizi sadece isteyin ve evrenin yapmasını bekleyin. Belki 10 dk, 10 gün ya da 10 ay beklemeniz gerekse bile, bekleyin ve sürece güvenin.

Eğer hayatınızda ciddi anlamda sahip olmak istediğiniz ya da yapmak istediğiniz şeylerin listesi olsaydı bunlar neler olurdu? Peki bunları gerçekleştirmek için neye ihtiyacınız var? Sizi ne daha iyi hissettirir?

Kolay GelsinJJJ

7 Şubat 2011 Pazartesi

Sürekli keşke demek varoluşumuzu yaşamamızı engeller. Bu hafta yaşamınızdaki bir keşkeyi arkanızda bırakacak olsaydınız bu ne olurdu? **


Şu sıralar günlerim oldukça yoğun geçiyor. Oturup masa başına ne yazı yazabiliyorum ne de kitap okuyabiliyorum. Şunun farkına vardım. Her gün 4 saat koçluk yapıyorum ve bana gelen danışanlarıma ışık ve ayna tutuyorum. Kendi farkındalıklarını bulabilsinler diye; ama kendi farkındalıklarımı arkaya bir yerlere koyduğumu fark ettim ve hemen oturdum çayımı yaptım( Kahve ve kolayı bıraktımJ). Yazılarımı yazdım. Danışanlarımla ilgili tuttuğum notları temize geçirdim. Yeni almış olduğum Steig Larsson “The Girl Who Kicked the Hornets’ Nest” adlı romanı okumaya başladım. Bugün o kitabın yarısına yaklaştığımı fark ettiğimde ise içimi inanılmaz bir huzur kapladı. İşte bu sizi mutlu eden şeyleri ertelemeyin aksine onları yapmak için hayatınızda yer açın. Yer açın ki güzel ve başarı dolu şeyler hayatınıza girsin. Siz sadece yer açın evren sizin için oraya koyacaktır. Melek Okay’ın dediği gibi; Hayatiniz bir ruya olsaydi, nasil yorumlardiniz sembolleri, kisileri, habercileri?

**Melek OKAY

Yaşam Koçu, Enerji Liderliği ve Kişisel Gelişim Uzmanı

http://on.fb.me/gj7VAL

20 Ocak 2011 Perşembe

Kendinizi Zarafetle Koruyun

Yakından takip ettiğim Yaşam Koçu sayın Talane Miedaner ki – kendisi Yaşam Koçluğu üniversitesinin saygın kişilerindendir. Ondan öğrendiğim dört adımlık basit bir yöntemi söyleyeceğim sizlere; bu yöntem nahoş yorumlardan korunmakta çok işe yarar. “Birisi sizi incitecek ya da canınızı sıkacak bir şey yaptığında, buna sizin izin verdiğinizi anımsayın. İşte size bu tür bir davranışı hem zarafetle hem de etkili bir biçimde durdurmanın yolu” ( Özellikle hanımlar dikkat edin; sizler bu alanda özellikle zayıfsınızdır.)

1. Haberdar edin “Şu anda bağırıyorsun, farkında mısın?” “bu sözlerin beni incittiğinin farkında mısın?” “Bu konuda senin yorumunu istememiştim” gibi şeyler söyleyebilirsiniz. Şayet bu da yetmediyse ikinci adıma geçebilirsiniz; ama unutmayın, sadece birinci adımı denedikten sonra geçeceksiniz.

2. Rica edin. Durmasını isteyin. “Bana bağırmanı şu anda son vermeni istiyorum” ya da “Senden yalnızca yapıcı fikirler istiyorum” diyebilirsiniz. Karşınızdaki kişi tutumunu değiştirmemekte ısrarlıysa üçüncü adımı deneyin.

3 . Israr edin. “Bana bağırmayı kesmen için ısrar ediyorum” Hala sürdürüyorsa dördüncü adıma geçin.

4. Orayı terk edin. Ama bunu soğuk ve iğneleyici tavırlar vermeden yapın. “Sen bana bağırırken bu konuşmayı sürdüremem, şimdi odadan çıkıyorum.” Bir ilişki içerisindeyseniz ve bunlara rağmen bu kişi ısrarla bunları sürdürüyorsa terk etmeniz gereken kişi o kişidir. Unutmayın hiçbir şey sizden ve değerlerinizden daha önemli değildir. Sizi gerçekten seven insanlar sınırlarınıza saygı gösterecektir.

Bu dört aşamalı yöntemin başarılı olabilmesinin anahtarı, doğal bir ses tonuyla konuşmaktır. Sesinizi yükseltip alçaltmayın. Sakin ve düz olun. Herhangi bir duyguyu barındırmasın. Sesinizdeki küçücük bir suçlamayı, yargılamayı ve öfkeyi fark edersiniz. Unutmayın, yapmakta olduğunuz şey karşınızdaki insanı bilgilendirmek. “Gökyüzü Mavi” cümlesini hangi tonlamada söylüyorsanız bu dört adımda da aynı tonlamayı kullanın. Ne duygusallık, ne heyecan, yalnızca doğal bir ses tonu. Doğal bir tavırla söylediğinizde karşınızdaki kişiye her şeyi söyleyebilirsiniz.