15 Aralık 2010 Çarşamba

Bir Yaşam Koçu'unun Gördükleri ve Tavsiyesi...

Sonunda Yaşam Koçluğu eğitimimin son modülü başlıyor. Sabırsızlıkla ICF ( Uluslararası Koçluk Federasyonu ) üyesi bir koç adayı olması heyecanını yaşıyorum. 100 saatlik Koçluk yapma şartı bile gözümde hiç büyümüyor. Yüzdüm yüzdüm sonuna geldim gibi. Enerji çekimi, evrensel metotların hepsi işe yarıyormuş bunu çok daha iyi gördüm.

Yaşam Koçu olmadan önce ne enerjiye ne de evrene inanan birisiydim. Hocamın ilk sözü sen yaptığın listelerin işe yaradığını gördükçe şaşıracaksın ve hatta gözlerine bile inanamayacaksındı; oysaki bir Yaşam Koçu buna hiç şaşırmaz zaten beklediği budur demişti. İlk başlarda listemdeki maddelerin işe yaramasını ve bu kadar çabuk olmasına çok şaşırıyordum. Şimdi danışmanlık yaptığım kişilerin listelerinin gerçekleşmesini çok normal bir şekilde karşılıyorum. Gerçekten de benim Koçumun dediği gibi bir Yaşam Koçu buna şaşırmaz beklediği gerçekten de buymuş. Şuanda çok daha rahat görüyorum.

Hadi bakalım şimdi herkes hayatlarının her alanındaki ( iş, ev, ofis ve bunların içerisindeki her şey. ) enerji kaçaklarını kapasınlar. İlk olarak enerji kaçaklarınızın neler olduğunu belirleyen bir LİSTE yapın. Sonra bu listede ki maddeleri tek tek hayatınızdan çıkarın. Sonunda ne mi olacak? Evrenin size göndereceği yoğun bir pozitif enerjisi olacaktır. Bu size yeni bir iş, mutlu bir ilişki, belki de yeni bir ilişki, daha başarılı bir yaşam ve hatta daha fazla MADDİ ve MANEVİ bir yaşam gönderecektir. İster inanın ister inanmayın; ama yaşamınızda gerçekten de ENERJİ KAÇAKLARINI tıkamazsanız. Evren size hiçbir konuda yardımcı olamaz. Daha fazla fırsat kaçırmamak için elinizi çabuk tutun.

Bir Yaşam Koçunun Günlüğüne dair…

Sevgilerimle

20 Ağustos 2010 Cuma

Yeni Ev Heyecanı...

Ablamın yeni eve taşınması ayrı bir telaştı derken; asıl telaşın eşyaların gelmesi olduğunu görmüş olduk. Tabi bunun öncesinde yeğenler ile birlikte internette mobilya beğenme faslı daha sonra hadi kalk bakalım beğendiğimiz mobilyaları taaaaa 125 km uzaklıktaki şehirden al Sercan durumları da cabası oldu. Sanki bulunduğumuz yerdeki mobilya mağazalarının suyu çıktı. Olsun hepside ayrı bir heyecandı sonuçta.

Gelelim mobilya araştırmalarına bizim küçük kız ( daha 5 yaşında donunu bile kendi beğeniyor hanımefendi :) ben annem ne alırsa onu giyerdim valla seçimde neymiş ) kendisini bundan 2 yıl önce prenses ilan etti ve buna artık bizde inanmaya başladık benim dışında herkes onu prenses diye çağırır bende süpürgeli prenses derim kendilerine cadı dersem alınıyor. Süpürgeli deyince ben dayımın süpürgeli prensesiyim der :) Neyse hanımefendi prenseslerin favori rengi olan pembe çok güzel bir takım beğendi. Ne yalan atayım gerçekten de harika bir takım.

Süpürgeli Prensesin odasının kurulumundan bitimine kadarki görüntüleri;




Tabi şimdi takım alındı bitti. Yok öyle bir şey ne bitmesi asıl şimdi başladı. Yeni nevresim takımları, Çok güzel bir sandalyesi var; ama bir sürü eksik sıraladı hanımefendi buna uygun perdeler ve bir kaç aksesuar ( yeni bir oyuncak sandığı, halı değilde 2 tane beyaz ve pembe kilim, ( hani şöle tüyleri dışarda olan kirimlerden alalım anne ) ise cabası oldu bizim için :) Neyse ben kadının isteği bitmeyeni severim bu yeğenimde tam benim eğittiğim gibi :)))

tabi adamlar içeride çalışırlarken bu iki fırlama ne yapıyorlardı tabi ki PC başında oyunnnnnn;



Sırada Batuhan geliyordu. Hayatımda daha kıymetlisi olmayan tek kişidir kendisi:) Onun odası daha bir güzeldi bence üniversiteden mezun olana kadar eskimeyecek bir tasarımı vardı yani demode olmayacak bir mobilya. O da süpürgeli gibi kendisi seçti odasını ve tüm yerleştirmede kendisine ait. Bana ve annesine düşen tek şey ödemek ve yerleştirmek oldu yani.

Bir kaç fotoda Batu'nun odasından bakalım;





Tabi bu kadar çalışmadan sonra yapılması gereken tek bir şey kalmıştı. HAVUZ. Ablam ve kardeşim evi yerleştirir ve temizlerken ben ve süpürgeli bu zamanı havuza girerek değerlendirdik. Dayı yeğen bir güzel yüzüp güneşlendik.


Gel keyfim gellll misali...

28 Mayıs 2010 Cuma

Açıcı Bir Röportaj...


Mason ve Masonluk kavramlarını duyan hemen hemen bir çok insanın ilk yaklaşımı kötü bir ön yargı ile besleniyor. Bu gerçekten de böyle mi? Yaklaşık 1,5 senedir bu kavramlar hakkında ve onların kardeşliği ile ilgili araştırmalarda bulundum. Sonunda da şunu gördüm. Bu ön yargıların tek bir sebebi var bilgisizlik.

Nihayetinde bana bu konu ile yardımcı olabilecek kişileri buldum ve ellerinde olan bir röportajı da sitemde yayınlamak üzere bana izin verdiler. Başta Masonlar.org Adminine ve ekip arkadaşlarına teşekkürlerimi sunarım...

* Admin: Neden Mason oldun?
A.E.: Başvurumu yapmadan önce oldukça kapsamlı bir araştırma yaptım ve hayat felsefeme uygun olduğu için katılmak istedim

* Admin: "Masonluk" Kelimesini ilk nerede ve kaç yasinda duymuştunuz?
A.E.: Tam olarak duyduğum yaşımı hatırlamıyorum ancak çok küçük yaşlarda diyebilirim.Babamın en samimi arkadaşlarından birisi masondu ve onunla sık sık görüşürdük.Kendisini çok severdim.

* Admin: Size Mason oldugunu kendisimi söylemişti?
A.E.: Evet. Aslında babamında katılmasını istemişti ozamanlar ancak babam işi gereği çok istemesine rağmen katılamamıştı.

* Admin: Derecenizi öğrenebilirmiyim?
A.E.: 1.derece çırak masonum

* Admin: Daha çok yenisiniz. Masonlugun iyi ve size faydali topluluk olacağından nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Genellikle alt derecelerdeki Masonların birşey bilmediğini ve üst derecelere çıktıkça çok yanliş olaylar görüldüğü söylenir.
A.E.: Bu tip bir şey hiç duymadım.Ancak şunu söyleyebilirim ki yapım gereği çok fazla araştırma yapmadan sadece kulaktan dolma bilgilerle hiç bir işe kalkışmam. Bu konu ile ilgili oldukça fazla araştırma yaptım.Tam tersine üst derecelere çıktıkça herşeyin çok daha anlamlı ve güzel olacağını düşünüyorum.

* Admin: Peki bu güzellik neden sadece erkekler icin?
A.E.: Masonluğun eski geleneklerinden ötürü kadınların mason olarak kabul edilmemesinden kaynaklanıyor.

* Admin: Masonluğun amacı nedir?
A.E.: Masonluğun amacı insanın kendisini yetiştirip geliştirerek hem kendisine hemde tüm insanlığa faydalı olabilecek bir hale getirmektir.

* Admin: Aileniz Mason oldugunuzu biliyormu? Bu konuda ne düşünüyorlar?
A.E.: Tabii ki... Ailemin zaten bir çok mason dostu mevcut özeliklede babamın.Bu sebepten kabul edildiğim anda ailemde en az benim kadar memnun olmuştu.

* Admin: Teklif mi geldi sizmi başvurdunuz?
A.E.: Babama benim Mason olmam konusunda teklif geldi oda bana iletti ancak ben zaten daha öncede kendisine bu niyetimden bahsetmiştim.

* Admin: Ne kadar süre Mason olmayi düşünüyorsunuz? Masonluğu ne zaman (hangi koşullarda) bırakırsınız?
A.E.: Masonluk bırakılamaz.Zaten bende böyle bir amaç ile girmedim.Masonluk artık benim için bir yaşam tarzı olacak ve sağlığım ve imkanlarım el verdiği müddetçe gidebildiğim kadar gideceğim.

* Admin: En beğendiğiniz, örnek aldığınız (idolunuz) olan Mason kimdir?
A.E.: C…. Üstad ve şu anki Locamın Üstadi Muhteremi. İkiside çok değerli ve inanılmaz iyi kalpli insanlardir. Ancak C.….Üstad ne yazık ki çok uzun süre önce genç yaşta Ebedi Maşrık a intikal etti.

* Admin: Masonluğun amacını açıkladınız. Peki sizin Masonluktaki amacınız nedir?
A.E.: Masonluktaki amacım hayattaki amacım ile aynı.Yani kendimi mümkün olduğu kadar geliştirmek ,olgunlaştırmak vede edinimlerimi yardıma ihtiyacı olan insanlarla paylaşmak.

* Admin: Bir fakirinde hayattaki amacı kendini geliştirmek, olgunlaştırmak insanlığa yardım olamazmı? Neden Fakirleri aranıza almıyorsunuz?
A.E.: Çok olgun ve hatta insan olarak bir çok zenginden daha nitelikli fakirler vardır ancak fakir insanlar kendi geçim dertleri ile çok fazla meşgul olmak zorundadırlar.Bu onların kendilerine ve diğer insanlara ayırabilecekleri çok fazla enerjileri olamamasından kaynaklanır.

* Admin: Peki gelelim, sizlerin konuşmaktan en cok kaçtığı konulara... Toplantılarınızda neler yapıyorsunuz?
A.E.: Toplantılarımızın bazılarında loca işleri ve gündemdeki maddeler görüşülür bazılarında ise masonlukla ilgili çalışmalar yapılır.Kardeşler hazırladıkları tezleri sunarlar

* Admin: Kardeşleriniz hangi konularda nasil tezler hazırlıyorlar? Ritüellerde tezler mi gösteriliyor yani?
A.E.: Tezler her kardeşin ilgi duyduğu konularla ilgili olarak veya derece atlamak için loca tarafından bir kardeşe verilen bir konu hakkında olur. Ritüeller ise tamamen farklı bir konu.Ritüellerimizle ilgili bir bilgiyi buradan açıklayamam.

* Admin: Neden?
A.E.: Masonlukla ilgili konular haricilere açıklanamaz bu bizim en önemli kurallarımızdandır

* Admin: Bu gizliligin nedeni nedir? Gizlenmedende, yardım yapılamıyor mu? Yada gizlenmedende, insanlar geliştirilemiyor mu?
A.E.: Bu tam olarak bir gizlilik değildir.Kapalılık demek daha doğru olacaktır.Ne yazıkki insanların bazıları masonları çok yanlış bir şekilde tanıyor ve bu da bizim için tehlike oluşturabiliyor.Ayrıca bir insanın kendisi ile ilgili bir konuyu yada durumunu diğer insanlara açıklamak istememesi temel bir insan hakkıdır. Sonuç olarak en basit bir derneğe gittiğiniz zaman bile kapısında üyeler dişinda kimse giremez yazısını görürsünüz.

* Admin: Rituel, Ayin demektir. Ayin ise, dini tören demektir. Masonluk bir din değil sanıyordum. Bir din değilse neden Ritüelleri var?
A.E.: Masonluk kesinlikle bir din değildir.Ancak masonlar bütün dinlere ve inançlara saygılıdırlar. Kimseye bu konu ile ilgili baskı yapılamaz veya fikir empoze edilemez hatta locada din ve siyaset konularında konuşma yapmak yasaktır. Ritüelleri olmasının sebebi geçmişten gelen geleneklere bağlı olmasındandır ve masonik öğreti bir takım sembollerle verilir.Bunun sebebi ise semboller ve alegoriler ile desteklenmiş bir öğretinin daha iyi anlaşılıp kavranılabilmesidir. Yaptiğimiz çalismalari ve yardımları kutsal olarak kabul ettiğimiz için bu calişmalara ritüel diyoruz. İşin enteresan tarafı Türkiye’de hangi kitapçıya giderseniz gidin masonlukla ilgili kitaplar anti masonik kitaplar dahil din kitapları bölümüne konuluyor Bunun diğer insanların masonluk hakkında çok az bilgiye sahip olmasından kaynaklandığını düşünüyorum.

* Admin: Peki neden çok az bilgiye sahipler? Bunun suçu sizce kimde? Yani Türkiye’de halktan birisi ekonomiyi bildiği kadar dahi Masonlugu bilmiyor. Bu nasıl düzeltilebilir?
A.E.: Az bilgiye sahip olunmasının sebebinin, Masonluğun yakın zamana kadar kendisini anlatmaya ve tanıtmaya gerek duymamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu durum Anti masonik çevrelerin eline ne yazıkki koz verdi ve gerçek dışı şeyler yazıp insanları yanlış bilgilendirdiler. Bunu düzeltmek için şu anda Masonlar halka doğruları anlatmaya çalışıyor ve Masonluğun ne olduğunu kendi resmi internet sitelerinden de duyuruyorlar.

* Admin: Mason Mahfili Derneği ile ilgili yorumlarınız nelerdir?
A.E.: Mason Mahfili Derneği Dünya Masonluğu tarafından Düzenli kabul edilmiş bir dernek değildir. Çünkü Masonluğun tüm landmarklarını uygulamamaktadırlar.Dolayısı ile ne ben nede diğer kardeşler tarafından Mason olarak kabul görmezler ve toplantılarımıza katılamazlar.

* Admin: Mason ile Harici arasindaki kişilik ve karakter farklari nelerdir?
A.E.: Bir Mason ile bir harici arasında her zaman büyük bir fark olduğunu söylemek yanliş olur.Sonuçta en az bir Mason kadar iyi özelliklere ve karektere sahip olan haricilerde vardır. Ancak Masonlar mason olabilmek için uzunca bir araştırmadan sonra kabul edilen seçilmiş kişiler oldukları için bir çoğu sözü edilen erdemlere sahip oldukları düşünüldüğunden dolayı Mason olabilmişlerdir.

* Admin: Kurtlar Vadisi dizisi ile ilgili yorumlarınız nelerdir? Bildiginiz gibi o dizideki bazi karakter ve sahnelerin Masonluk ile ilgili olduğu söyleniyor.
A.E.: Aslında benimde ilgi ile takip ettiğim bir dizi. Ancak dizinin geçmiş bölümlerinde yayınlanan bazı sahnelerin Masonluk ile ilgili olduğunu iddia eden kişilerin bilgisiz kişiler olduklarını düşünüyorum. Sonuçta bir kişi bir örgüt kurup garip bir takım kostümlerle ayinler düzenleyip Mason olduğunu iddia ederse buna ancak gülünür. Ancak ne yazık ki bu tip sahneler bilinçsiz halk üzerinde anti masonik bir etki yapıyor

* Admin: Anlıyorum. Sanırım bu kadar yeter. Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim Kardeşim.
A.E.: Ben çok teşekkür ederim Üstadım. Umarım başarılı olabilmişimdir

* Admin: Güzel cevaplar verdiniz. Bence bilgi dolu bir yazı olacak.
A.E.: Teşekkürler

9 Mayıs 2010 Pazar

Her annenin güzel çocukları vardır; ama benim annem biraz abartmış :)))


Anneme ve Tüm Annelere Sevgilerimle...

Hani eski zaman masalları anlatır
Hüznümü huzura dolarsın
Kaşım gözümden çok içim bir parçan
Annem sen benim yanıma kalansın

Hani bir biblon vardı kırdığım
Üstüne ne kırgınlıklar yaşadın
Ama bil ki ben de parçalandım
Annem ben senin yanına kalanım

Annem annem
Sen üzülme
Sözlerin hep yüreğimde

Annem annem
Gel üzülme
Ben hala senin
Dizlerinde


Uzayan sohbet gecelerinde
Rolleri unutup dost oluruz
Bizi bağlayan bu kan değil yalnız
Annem biz birbirimize kalanız

Ben kararlı uçarken yolumda
Sen çatık kaşlarının altında
Her yeni güne sevgiyle başlarsın
Annem sen benim yanıma kalansın....

Ne güzel anlatmış Candan Erçetin Anneleri...


7 Nisan 2010 Çarşamba

Karma, Sır ve Ben

Hayatıma dair bazı kararlar alırken, ya çoğu zaman başarısız olur ya da bunları kabullenmek istemezdim. Gördüm ki burada kaybeden sadece benmişim; ama bir kez daha olsun bu hataya düşmemek için bir adım attım ve bu adımların arkasında durmaya sanırım bu kez emin adımlarla ilerliyeceğim. Aslında ben hayatı boyunca başarılı gözüken birisi olmuşum yani çevrem bana hep bu yönde olduğunu gösterdi ve evet düşününce öyle birisi olduğumu gördüm. Peki ya neden ilk cümleye başarısız diye başladım? Neydi bunu bana söyleten şey? Çünkü ben yıllarca aslında olmak istediğim ve yapmak istediğim şeyleri insanlara göstermemişim ve bu benim kendime attığım bir yalanmış onu gördüm. Evet çevrem beni başarılı, saygılı, kültürlü, sevgi dolu... gördü ve bu doğruda sadece yanılgı ve anlaşılamayan karma var. Bunun farkına varan kişi sayısı çok az etrafımda. Birisi de BEN.

Size ve kendime bu yanılgıyı burada göstermek istiyorum. Yıllardır kitap okurum. Kişisel Gelişim Kitapları bunların başını çeker belkide; ama o kitaplardaki olaylara, durumlara ve hikayelere çoğu zaman ya inanmadım ya da ben yapamıyorum diye bir kenara attım. Çok sonraları gördüm. Aslında bunlar yapılabilcek şeylermiş. Peki ya neden ben bunları çok geç gördüm. Çünkü bunlar iyi şeyler ve cesaretlendirici hikayeler. Biz insanoğlu her zaman ya da çoğu zaman görmek istediklerimize ya da kabullenmek istediklerimize inanırız; ama aslında bu çoğu zaman ( benim gibi durumda olan insanlar ) olmuyormuş. Kısaca size anlatayım. Çok güzel giden bir üniversite hayatım, kimse sevmesede deli gibi aşık olduğum bir kız arkadaşım vardı ve tüm bunları tek bir kalemde geride bıraktım. İşte hikayemin başlangıcı;

Evet herşeyi sildim ve Japonya’ya hayatımın dönüm noktasının başlangıç doğrusunu çizmeye gittim. Karma’nın başladığı yere. Herkesin hayatında büyük izler taşıyan isimler vardır. Bu onların idolleri olabilir. Bunlardan bende de var. Hemde bende diğer insanlarda olmayan tipte kişiler bunlar. İki tane boyları 1.65 olan bayan bunlar; Ben gerçek isimlerini kullanacağım Sergül ve Seray bu kişiler. Ben Japonya’ya bu iki isim için gittim. Hayır diyemediğm gözlerinin içlerine baktığımda bile gözlerimi dolduran iki tane kocaman kadın bunlar. Ben onlara abla derim. Her şey o kadar farklı olacaktı ki bizim için Japonya’da yeni bir yaşam bizleri bekliyordu; ama bir şeyi bilmiyordum. Onların bildiği Karma’nın benimle birlikte olduğunu ve ben hep panik havasında ve kötü enerji ile besleniyordum gün ve gün Japonya’da sanki geri dönersem her şeyin çok kötü olacağını telkin ediyormuşum gibi ve evet öyle de etmişim ve geri döndüm; ama yarı buruk yarı özlemle. İşte ilk cümlemde de dediğim gibi ben başarısız olmaya başlamışım. Bunun tersine insanlar sanki Japonya’ya gitmek çok zormuş ve imkansızmış gibi konuşup benim aslında çok büyük işler başardığımı iletmişler bana. Aslında değilmiş. Sadece Karma imiş.

Döndükten sonra bir arkadaşım sayesinde bir TV kanalı için Yapım Ekibinde Sanat Yönetmeni asistanlığı yapmaya başladım. Yine kendime sadece bu sefer de olmazma yandın Sercan bittin oğlum sen demeye başlamışım kendi kendime. Yine kötü enerjiyi bedenimle şeviştirmeye hatta bu zamanlarda Orgazmın doruklarına taşımışım ki sadece 1 ay sürdü bu iş benim için. Yine başarısızlık göstergesi derken çevrem sürekli olarak “ya nasıl bir insansın helal olsun sana yaptıklarınla gurur duymalısın” Neden mi? Çünkü ben TV kanalında işe yaramayan bir asistandım ama kimse bunu görmedi ve gene Karma boy gösterdi. Onların bana gönderdiği yanlış başarı telkini!... Derken İstanbul’a taşınmaya ve orada bir hayat kurmaya karar verdim. (Tabi daha ben 21 yaşındayım unutmadan sanki evde aç çocuk çoluk varJ çalış, çalış, çalış) Nihayetinde bir iş buldum. Yine hayatımda yeri olan sayılı insanlardan birisi sayesinde. Otelde resepsiyonda çalışıyorum, derken herşey on numara hayat harika bravo bana; hayır enerjim artık %90 kötü enerjiden oluşuyor. Burası da tutmadı bence bu saatten sonra intihar etmeliJ. Hayır son bir kez kendimi topladıktan sonra ki bu yaklaşık bir ayımı aldı. Psiklojik bozuklular ve başarısızlık korkusu. Yani hastalık! Neyse ailemin isteği doğrultusunda okuluma dönmeye karar verdim. Burada herşey iyi mi oldu? Tersine aynı şeyleri yani kötü enerji ile bugüne kadar yaşadım. Ta ki artık kendimi dinlemeliyim diyene kadar toplam 17 ay sonraya. Neyse şu söz doğruymuş “Zaman her şeyin ilacıdır”. Son anda kulağımda bir ses beni yiyip biterene kadar fısıldadı da fılsıdadı. “Sergül’ün Karması” Hayatının sırrını bul. Bana hep bunu telkin etti. Yani diğer insanların söylediği tatlı yalan ya da düzelteyim benim aslında yapmam gereken, görmem gereken doğruyu bana telkin edemedikleri. Kendi özendikleri ya da yapmak istedikleri şeylerin bir kısmını da olsa benim yapamamdaki çekiciliğin dışına çıkamamaları; ama yanlış anlamayın sakın beni ben kimseyi suçlamıyorum kendimi bile. Sadece ilk cümlemde dediğim gibi “Hayatıma dair bazı kararlar alırken, ya çoğu zaman başarısız olur ya da bunları kabullenmek istemezdim”.

Neyseki artık biliyorum... Ben Sergül’ün dediği gibi iyi şeyleri çağırmaya ve hayatımın sırrını yani kendi Karma’mı yaşamaya karar verdim. Bunun için Başta Sergül’ ve sonra diğer güçlü idolüm Seray’ıma Kucak dolu sevgimi ve saygımı burdan onlara gönderiyorum. İyi ki varsınız ve iyiki benimlesiniz...

Sevgilerimle...

2 Ay Ömrü Kalan Profesörün Son Dersi...


Belki bir çoğunuz izlemişsinizdir ama ben blogum da da paylaşmak istedim... Beni etkileyen güzel bir video...

28 Mart 2010 Pazar

Dış Ticaret Akademisi Çalışmalarım...

Uzun zamandan sonra artık oturmalı ve bloğuma yazılarımı yazmaya başlamalıyım dedim. Çalışmakta olduğum kurumda sadece İngilizce Öğretmenliği yapmıyorum. Bunun yanında Eğitim kurumunun Pazarlama Koordinatörü’yüm. Yakında başlayacak Dış Ticaret kursumuzun tanıtımı, reklamı, broşür ve katalog hazırlanması ile bayağıdır uğraşıyorum. Sonunda bunların hepsi bitti ve ben 1 hafta da olsa bir oh çekebileceğim. Bu yorucu ama beni heyecanlandıran tüm zamanımı bloğumda paylaşmak istiyorum;


"Kataloğumdan Örnekler "


Dış Ticaret Kursunun başlangıç tarihini belirledikten sonra ilk yaptığımız şey ilgi çeken, sıkmayan, gösterişli ve eşi olmayan bir katalog ve broşür hazırlama kararı aldık. Daha önce de bir Dış Ticaret kursunda çalışmış olduğumdan ve oradaki tüm hazırlık aşamalarında da aktif rol almış olmanın verdiği bir fikir kayması yaşadım. Bu da bu hazırlıkların biraz uzamasına neden oldu. Çünkü aklım hep oradaki yaptığımız çalışmalara kayıyordu. Sloganlar, resimler, içerik hazırlanması gibi… Nihayetinde çok güzel ve farklı bir tasarımla harika bir katalog yapabildim. Broşür için ise yakın bir arkadaşımla müthiş bir beyin fırtınası yaparak yine harika ve gösterişli bir broşür yarattık. Her anı benim için ayrı bir heyecan ve sonrasını düşündüğüm de ise inanılmaz bir sevinç kaplıyordu içimi. Kataloglar bittiğinde ise arkasından Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi’nde tanıtım için stant ayarlaması yaptık. Asıl iş ve heyecan bundan sonra başladı zaten.


"Stant Çalışmalarımız "


Stant öncesinde biraz Pazar araştırması yaptım. Tüm çevremi ve onların çevrelerini de yoklayarak bir network genişletmesinde bulundum. Arkasından stant için gerekli görüşmeleri Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü ile görüştükten sonra; bir arkadaşımın isteği ile farklı bir yol izledim. İİBF yıl-kom ( İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yıllık Komitesi) benden onlara mezuniyetleri için sponsor olmamı istediler. Bunu kurumumla görüştükten sonra, eğer bana üniversite içerisinde 2 günlük bir stant imkanı sağlalar ve tüm aktivitelerinde reklamımı yapmaları şartı ile sponsorluklarını kabul ettim. Tabi bu benim çokta işime gelen bir şey oldu. Yıl-kom sayesinde bir çok öğrenciye ulaştım ve databasemi beklediğimden fazlasıyla aldım. Tüm bunlardan sonra bir tanıtım günü gerçekleştirmeye karar verdik. Eskişehir’de bulunan şık bir otelin konferans salonunu kiraladık ve “ Biz Kimiz? Ne Yapıyoruz?” sorularına İhracat Uzmanlarımız eşliğinde öğrencilere tanıtmaya başladık. Sonuç mu mükemmel beklediğimiz rakam minimum 15 maksimum 25 idi. Şuanda kayıtlı 35 öğrencimiz var. 10 Nisan 2010 da eğitimimiz başlıyor ve ben şimdiden o günü bekliyor ve öğrencilerin tepkilerini merak ediyorum.


"Tanıtım Toplantımız ve Öğrencilerle Olan birebir Görüşmeler"
Tüm bu süreç hiç de yazdığım kadar ile kalmadı tamı tamına 2 ayımı dolu dolu aldı. Gece yarılarına kadar yaptığımız toplantılar ve reklam şirketinde tasarım süresince sabahlamam ve sonrasın derse gidip İngilizce anlatmam sadece gözükmeyen tarafı; ama ben pazarlamacıyım ve iyi bir pazarlamacı olmayı hedefleyen çılgınlardanım. Hiç de öle masa başında oturup fikir yürüteceklerden değilim. Ben fikirlerimi yolda yürürken Kahve Dünyası’ndan aldığım French Press Santos kahvemle yaparım. Duyduğum okuduğum ve gördüğüm şeyleri uygulayarak yaşayanlardanım. Ben işime AŞIĞIM. Çünkü pazarlama aşktır ve aşkla yapılır...